7 Şubat 2011 Pazartesi

Orfe, nam-ı diğer: İt

İt, halk arasında köpeklere verilen isimdir. "İtlik etme" denir mesela, karşımızdaki insan gereksiz bir takım hareketlerde bulunuyorsa kullanılır genelde. Bir de, itlik eden itler vardır ki ben kısaca Orfe diyorum kendisine.  Evet benim köpeğimdir Orfe, itlik eden itin anlamına verilen cevaptır benim sözlüğümde. 

Sabahları enerji patlaması yaşayan " lannn lannnnnn yaklaşık 8-9 saattir uyuyoruz olm, sevmedin beni bunca saattir hadi hadi hadi" der gibi ısrarla patisiyle elimi çeken bir yaratıkla birlikte uyanıyorum 4 senedir. Fazla gaza gelirse de utanmıyor yalıyor yüzümü gözümü o koca diliyle... Sonra çorabımın tekini buluyor her sabah ve  ağzına alıp tur atmaya başlıyor odanın içinde.. Mesaj açık, "kalk artık ben çok sıkıldım, ayrıca çişim de geldi!!!"   

Odanın kapısını açmamla birlikte paldır küldür alt kata iniyor sabahın bir körü, dosdoğru banyoya gidip paspasın üstüne oturuyor ve beni bekliyor orada... Eğer kapı itilmiş ama tam kapatılmamışsa burnuyla itip açıyor kapıyı, eğer kapı tamamen kapatılmışsa işte o zaman çok üzülüyor, patisiyle tırmalıyor kapıyı, açtığımda yine içeri doğru bir depar...

Her sabah hiç sıkılmıyor bunları yapmaktan.. Fazla uyumak istediysem eğer yüzünü yüzüme yaklaştırıyor, gözlerim kapalı olsa bile hissediyorum o kocaman burnunu dibimde, bakıyor bakıyor, kokluyor, sonra gidip yatıyor kendi yerine ve o kocaman içini çekiyor her seferinde...

Ekmek hastası bir köpeğim var benim. Elimde ekmek olduğunda yapmadığı komut yok sıpanın! ha bir de peynir... Favorisi beyaz peynir benim oğlumun... 

İnsanları ya seviyor, ya da sevmiyor. Arası yok. Önceden hoşlanmadığı birini sonradan sevdiği görülmedi şimdiye kadar. İlk karşılaşmada karşısındakini korkutmaya çalışıyor, ciddi hırlıyor bazen ya da sinsi sinsi izliyor köşeden. Karşısındaki korktuysa artık çok geç, Orfe kendisinden korkan insanların üzerine gidiyor.. Göz teması kurmayan, onu görmezden gelen insanlara ikinci şansı veriyor, büyük ihtimalle de sonradan çok iyi arkadaş oluyorlar.. Enteresan bir hayvan.

Alışkanlıkları var ve kopmuyor. Veterinere her gidişimizde önce çubuğunu yiyor, ondan sonra masaya çıkıyor. Ben evde yoksam bir eşyamı alıp üzerine yatıyor(muş) alamıyorsa eğer burnunu kapının eşiğine sokup orada beni bekliyor(muş) En üst katta oturmamıza rağmen apartmana ev halkından biri girerse kapının önünde havlamaya başlıyor. Bazı akşamlar yemekten sonra elma yiyor, farkettim ki, elması ne ekşi olmalı ne de tatlı. Tam arasını seviyor, sert ve güzel kokuluysa daha bir iştahla yiyor, aa lütfen kabuğunu soymayı unutmayın yoksa yemiyor haspam. Aynı elmayı gün içinde verdiğimde yemiyor, illa akşam yemeğinden sonra.. 





Orfe'mle tanışma hikayemiz çok eskilere dayanıyor...

2006 senesinde annemlerden izini koparınca soluğu internette almış ve bir sitede kendisini şu fotodan görmüştüm.


Gördüğüm an vuruldum! Böyle bir masumluk olamaz dedim! Ablamla gittik Kadıköy'den akşamın bir vakti aldık beyefendiyi. Kapı açıldığında hissettiklerimi hala hatırlıyorum.. Çok heyecanlıydım, bilmediğim bir yerde, bilmediğim insanların kapısını çalıyordum, ablamda araba da beklemişti saolsun! Para vermem gerekiyordu, para vermesini hiç beceremem. Avuçlarım terden ıslanmıştı, para bumburuşuk olmuştu, teeee Avcılar'dan Kadıköy'e gidene kadar bir sürü markete bakmış ama bir zarf bulamamıştım! (Kendime not: Çünkü zarflar kırtasiyelerde satılır!!) Salak saçma bir halde öylece duruyordum işte. Çok tatlı bir çift açtı kapıyı, inanılmaz güzel bir cocker havlayıp duruyordu kapıda, oğlumun annesiymiş. Şimdi anlıyorum ki, Orfe'nin kapılara havlama huyu annesinden geçmiş!

Kapıda biraz sohbetten sonra içerden yavruyu getirdiler. İnanılmaz çirkin, boz tüyleri olan ufacık bişey! Kafası parlak ama vücudundaki tüyler o kadar çirkindi ki anlatamam! :)

Kucağıma aldım, nasıl tutacağımı da bilemiyorum zaten, bu döndü, yüzümü büyük bir iştahla yalamaya başladı. Ben ayrı şok oldum, sahipleri ayrı şok oldu. Ama öyle bir yalama ki, uzaklaştıramıyorum yüzümden sıpayı!!  Adamın eline parayı sıkıştırdım ( para veremediğimi söylemiş miydim? ) Teşekkür ettim ve kaçtım. Kucağımda bir köpek var, o benim köpeğim! O benim köpeğim!!!


Yaramazlık yapınca masum masum bakan, 6 ay boyunca sürekli işeyip bana günde 2-3 kez ev sildiren, annemle papaz eden bir yaratık! Ama aynı zamanda kokumda uyuyan, tüm odalarda beni takip eden, ilgilenmediğimde ağlamaya başlayan bir şımarık!

Birbirimize o kadar bağlandık ki, eve giriş çıkış saatlerimi ona ayarlar oldum. Arkadaşlarımla olan buluşmalarımı "Ohooo o saatte benim evde olmam lazım Orfe tuvalete çıkacak" dediğimde alay konusu  bile oldum :)

Yaşamayan bilemez işte onun evde sizi beklediğini.. Siz iki saat fazla oturduğunuzda  onun çok sıkışmış olarak eve kaçırmamak için elinden geleni yaptığını bilemez. Çocuğunuz olmasa bile, çocuğunuz varmış gibi sorumluluk duygusuyla dolduğunuzu anlayamaz...Tatillerimi bile ona göre ayarladığımı tahmin edemez. Bilmez ki Ayvalık'a giden otobüsler köpek almıyor, aldığı köpeğin ise can güvenliğinden sorumlu olamıyor. Bilmezler ki köpek pansiyonları tüm gün kafeste tutuyor bazen tuvalete bile çıkartmıyor. Ay amma dertliymişim :))

Neyse biz tatile de birlikte gittik. Birlikte yüzdük ama insanların da huzurunu bozmak istemedik, sabahın erken saatlerinde deniz daha boşken gittik girdik. Birde denizdeyken sarılma huyu olmasa... :)










İnsan ancak başka bir canlıya baktığında anlıyormuş bazı duyguları. Bir bebek tabii ki bambaşka duygular hissettirebilir, annelikle bu durumu kesinlikle karşılaştırmıyorum ama bu duygu da çok özel, kendi içinde çok öğretici ve büyütücü.

Siz ancak bir canlının (bir bebek ya da bir hayvan olabilir bu) sorumluluğunu üstlendiğinizde anlayabiliyorsunuz koşulsuz fedakarlığı, karşılıksız sevgiyi, gerekirse en sevdiklerinizi bile karşınıza almayı,çok hasta olduğunuzda bile sarınıp sarmalanıp onu yürüyüşe çıkarmayı, önceden de bahsettiğim gibi gezme saatlerinizi ayarlamayı, masraflarınızdan kısıp ona mama almayı, hatta eşinizi bile hayal ederken dikkat ettiğiniz noktalara bir madde eklemeyi: köpek sevmeli! ha birde, eski atkıdan köpek elbisesi yapmayı :)



Onunla yaşamak çok keyifli, huzur verici. Bir canlının sizi koşulsuz sevmesi harika bir duygu. Sizi dinlemesi, anlaması, kendi dilinde yanıtlaması, sinirlendiğinde ya da bir şeyleri sevmediğinde tepkisini göstermesi çok güzel. Aranızdaki bağ çok özel.. Seviyorum :)





                                                                          mucka!

1 yorum:

Robin Goodfellow dedi ki...

oy allahım bayılıyorum bu ite yaaaaaaaa bakışlara cilvelere bak eşşeeekk, nancy de sabahları aynı şekilde davranıyor, çorap hep ağzında o kadar tatlı oluyorlar ki iyi ki varlar şükürler olsun